fbpx

TURKEN Vakfı belgeleri sorgulanabilir ve açık kaynaklı

Geçtiğimiz gün öğle saatlerinde ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu, resmi Twitter hesabında saat 22’yi işaret ederek bazı önemli bilgiler paylaşacağını şu ifadelerle belirtmişti:

[su_quote]”Suça bulaşmış bürokrat, beni iyi dinle. Toplu bir kaçış planı yürürlükte. Kaçmanın hazırlıklarını hızlandırdılar. Erdoğan, vakıf süsü verdiği Türkiye merkezli paralel yapılarla, yurt dışına devasa paralar aktarıyor. Bu yurt dışındaki yapıların başındaki yapıların başında da Erdoğan’ın aile bireyleri geliyor.”  [/su_quote]

Bazı bürokratların bir plan dahilinde yurt dışına kaçacağını belirten Kılıçdaroğlu, bunun yanı sıra akşam saat 22’de Twitter hesabından paylaştığı videoda, TÜRGEV ve Ensar Vakfı ile ilgili bir bazı açıklamalar yaparak ellerinde belgeler olduğunu söyledi. Söz konusu belgelerde TÜRGEV ve Ensar Vakfı’nın ABD’ye para kaçırmak için kurulmuş vakıflar olduğunu söyleyerek, bunun bir paravan organizasyon olduğunu, başında da Erdoğan’ın ailesinden bir kişi bulunduğunu belirtmişti.

Daha sonra CHP Parti Meclisi Üyesi Emre Yılmaz Twitter hesabından TÜRGEV ve Ensar vakfı ile ilgili bir dizi yazılı belge paylaştı.

Tweet Kaynağı

CHP’nin kamuyla paylaştığı belgeler doğrulanabilir

Kemal Kılıçdaroğlu’nun saat 22’de paylaştığı videoda, TÜRGEV ve Ensar Vakfı’nın ABD merkezli TURKEN Vakfı’na yaptığı para transferlerini gösterdiği iddiasıyla paylaşılan belgeleri doğrulamak mümkün.

Bunun için Emre Yılmaz’ın paylaştığı görselleri incelendiğinde belge, evrak numarası bir ibareye rastlanmıyor. Görülebilen tek ipucu yazılı belgelerin altında bulunan “NSD/FARA” yazısı ile belgenin sisteme geçtiği tarih.

  • NSD” ibaresinin bulunması, belgenin Amerika Birleşik Devletleri Adalet Bakanlığına bağlı, ulusal güvenlik ve istihbarat işleriyle ilgilenen Ulusal Güvenlik Bölümü (NSD) sisteminde bulunduğunu gösteriyor
  • FARA” ibaresi, bize belgenin Foreign Agents Registration Act (Yabancı Temsilciler Kayıt Yasası) bünyesindeki girdi arşivlerinde mevcut olduğunu belirtiyor.

ABD Adalet Bakanlığı sisteminde, ilgili departmanda sorgulama “Foreign Principals” sekmesinden, ülke olarak “Turkey” olarak seçip filtreli arama yapıldığında hem TÜRGEV’in hem de Ensar Vakfı’nın gelir-gider tabloları, hangi harcamaları ne zaman yaptığı liste halinde TURKEN foundation görülmekte.

Arşivlenmiş doküman – 1

Arşivlenmiş doküman – 2

Dolayısıyla belgeler gizli ve yeni değil; ABD’nin Yabancı Temsilciler Kayıt Yasası sisteminden sorgulanabiliyor.

Kaynak: FARA üzerinden doküman sorgulama ekranı

Söz konusu belgenin gelir sayfasının tablolaştırılmış hali şöyle:

Söz konusu belgede, TÜRGEV ve Ensar Vakfı’ndan 2014-2020 yılları arasında, ABD merkezli TURKEN’e 27 farklı para transferi görünüyor. Transfer edilen toplam para miktarı, 60 milyon 520 bin 732 ABD doları. Para transferlerinde gerekçe olarak gösterilen ‘inşaat’ ifadesinden, ABD’de yapımı devam eden öğrenci yurdunun giderlerinin kastedildiğini anlıyoruz.

 

Söz konusu belgenin gider sayfasının tablolaştırılmış hali şöyle:

Belgenin gider bölümünde arsa alımı, personel maaş, ofis, yemek, seyahat, inşaat, finansal destek, vergi gibi bir çok gider kalemi belirtilmiş. Belgede, 2014 – 2022 hazirana kadar toplamda 91 milyon 885 bin 102 ABD doları gider olarak gösterilmiş.

  • Konuyla ilgili TÜRGEV kamouyu açıklaması yapmış ve konuşmasının bir kısmında işbu belgelerle alakalı şu cümleleri aktarmıştı:

[su_quote]… Amerikan makamları ile paylaşılmış ve açık kaynaklardan dileyen her vatandaşın ulaşabileceği bilgilerin, gizemli bir hava ile adeta servis edilmesini ve ülkemize dönük bir lekeleme kampanyasının piyonu olunmasını esefle kınıyoruz.[/su_quote]

Kamouyu açıklamasının tamamına TÜRGEV’in web sitesi üzerinden ulaşılabilir.

  • Ensar Vakfı’nın da konuyla ilgili açıklamalarına ulaşmak mümkün. Ensar Vakfı da söz konusu belgelerin şeffaf olduğu ve açık kaynaklardan sorgulanabileceğini belirtti:

[su_quote]Amerikan makamları geçtiğimiz yıl, ABD’de mukim Türk vatandaşları tarafından yönetilen TURKEN Vakfı’nı FARA olarak bilinen yasal çerçeve içerisine almak istemişler, bu çerçevede gerekli yasal prosedürlerin tamamlanmasının ardından geçtiğimiz günlerde kayıt işlemini tamamlamışlardır. Bu kayıt işlemi ABD yasalarına bağlı çalışan vakfın, denetime açık ve şeffaf yapısının doğal bir sonucudur ve dileyen herkesin ulaşabileceği dökümanlar Amerikan Adalet Bakanlığı’nın sitesine yüklenmiştir.[/su_quote]

Kamuoyu açıklamasının tamamına Ensar Vakfı’nın web sitesi  üzerinden ulaşılabilir.

Daha önce de bu iddialar gündeme gelmişti

Sosyal medyada Kılıçdaroğlu’nun bahsettiği kişinin kim olabileceği hakkında net bir görüş olmadığı görülüyor. Bazı sosyal medya kullanıcıları TÜRGEV yönetim kurulunda bulunan Esra Albayrak’ın yanı sıra kurucu isim olarak Bilal Erdoğan’ın da olabileceği üzerinde durmuşlar. Fatmanur Altun’un da ismi geçenler arasında.

TÜRGEV’in web sitesinde yönetim kuruluna ulaşılabilir.

Kaynak: TÜRGEV yönetim kurulu sayfası

Açık kaynaklarda yönetim kurulunda Fahrettin Altun’un eşi Fatmanur Altun’un başkan, Cumhurbaşkanının kızı Esra Albayrak’ın ise yönetim kurulu üyesi olduğu görülüyor. Dolayısıyla yönetim kurulunda iddia edildiği gibi Erdoğan’a yakın isimlerin bulunduğu söylenebilir

2014’te TÜRGEV ve Ensar Vakfı’nın ABD’de faaliyet göstermek amaçlı kurduğu TURKEN Foundation’ın (TURKEN Vakfı) kuruluşunda Cumhurbaşkanının oğlu Bilal Erdoğan’ın imzasının olduğu belirtilmiş.

TURKEN Foundation’ın web sitesinde yönetim kurulunda Bilal Erdoğan’ın ismine rastlanmıyor, Meclis üyesi olarak görülüyor.

Kaynak: TÜRGEV Meclis üyeleri

İlgili paylaşımlarda TURKEN Foundation’ın, ABD’nin Delaware eyaletinde 2014 yılında kayda geçtiği görülüyor. Bu bilgileri FARA’nın altyapısında arattığımızda Bilal Erdoğan’ın da TURKEN Foundation’ın kayıt belgesinde TÜRGEV başlığı altında “kurucu” olarak imzası olduğu görülüyor.

Kaynak: FARA

Arşivlenmiş doküman – 3

Bilal Erdoğan TURKEN Foundation’ın kayıt belgelerinde “kurucu” olarak ismi geçse de, TÜRGEV’in web sitesinde herhangi bir kurucu ibaresi bulunmuyor.

Kaynaklar: FARAFARA - IIFARA - IIITÜRGEVTÜRGEV - IIEnsar Vakfı

Türkiye’deki üniversiteler yabancıya sınavsız mı?

Son günlerde yabancı öğrencilerin Türkiye’deki üniversitelere kabul şartları tartışılıyor. Üniversitelerde yabancı öğrenci oranının arttığı, yabancıların Türk vatandaşlarına göre daha kolay üniversitelere girdiği iddia ediliyor. Bu konuya bir mercek tutalım.

Yurtdışından öğrenci kabulüne yönelik esaslar

Bu konuyu incelemek için Yükseköğretim Kurulu’nun hazırladığı Yurtdışından Öğrenci Kabulüne Yönelik Esaslar’ı incelemek gerekir. Öncelikle Türk üniversitelerine başvuran yabancıların lise son sınıfta veya lise mezunu olması gerekir. Burada yabancı tanımına yabancı uyruklu olanlar, yabancı uyruklu olup sonradan Türk vatandaşı olanlar, ortaöğretimini (lise eğitimini) Türkiye ve KKTC hariç ülkelerde tamamlayan Türk vatandaşları ve KKTC uyruklu olup KKTC’de ortaöğrenimini görüp GCEAL sınav sonuçlarına sahip olanlar girer.

Üniversiteler şartları belirliyor

Türkiye’deki üniversitelerin senatolarınca oluşturulan yönetmelik ile yurtdışından gelen öğrencilerin kabulü belirleniyor. Bu yönergelerde yabancı ülkelerin kendi ulusal sınavları, uluslararası sınavlar, ortaöğretim (lise) not ortalamaları, üniversiteler tarafından yapılan sınav gibi yöntemlerin minimum puanları yer alıyor. Bu yönerge YÖK’e gönderilip YÖK tarafından onaylanınca yürürlüğe giriyor. Üniversite kontenjanlarını ve yurt dışından gelecek öğrencilerin Türkçe düzeylerinin yeterlilik koşulunu yine üniversitelerin kendisi belirliyor.

Üniversitelerin şartları neler?

Üniversitelerin hepsi Türkiye’deki lise denklik diplomasına denk bir diploma istemektedir. Diplomada da minimum puan gereksinimi vardır. Bunların en bilinenleri arasında Uluslararası Bakalorya yer alır.  Uluslararası Bakalorya diploma skoru en az 45 üzerinden 20 olmalıdır. Vakıf üniversiteleri bu puana göre burs da verebilir. Bunun yanında bazı üniversiteler ABD’deki üniversitelerde de geçerli olan SAT sınavı koşulu da getirebilir. Buna ek olarak üniversiteler yurtdışından gelen öğrencileri seçmek için Yabancı Öğrenci Seçme sınavı da düzenleyebilir. Yani kontenjana göre yabancı öğrenci seçiminin kriterleri üniversiteden üniversiteye ve bölümden bölüme değişiyor. Ayrıca yabancı öğrencilerden dönemlik ücret de alınıyor.

Bazı örnekler

Marmara Üniversitesi’nde İstatistik eğitim almak isteyen yabancı biri Marmara Üniversitesi’nin düzenlediği YÖS sınavından en az 50 puan almalı ve açılan 8 kişilik kontenjanın içinde olmalı. Buna ek olarak yıllık 4591 TL üniversite katkı payını ödemeli. Bu kişi istatistik değil de diş hekimliği okumak isterse en az 70 puan almalı ve yıllık 30141 TL ödemeli. ODTÜ’ye girmek isteyen birisi SAT-1 sınavından en az 1200 puan ve bazı sayısal bölümler için en az 680 matematik puanı almalıdır. ODTÜ’de bilgisayar mühendisliği eğitimi için 14 kişilik kontenjan açılırken tarih için 4 kişilik kontenjan açıldı. ODTÜ’de yeni başlayan yabancı bir mühendislik öğrencisi dönemlik 5000 TL öderler. Bazı üniversiteler (Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Bilgi Üniversitesi gibi) YÖS şartı aramamaktadır. Fakat lise dengi diploma ve minimum puan gerekliliği yine de vardır.

YÖK’e göre yabancı öğrenci sayısı

Öğrenci sayısıYabancı uyruklu öğrenci sayısıOran
Önlisans-Toplam3250101279440,86%
Lisans-Toplam45790471585383,46%
Önlisans-Yeni Öğrenci779924137751,77%
Lisans-Yeni Öğrenci714167520417,29%
Toplam Lisans ve Önlisans öğrenci sayısı78291481864822,38%
YÖK'ün istatistikleri için tıklayınız.
Kaynaklar:
Yurtdışından Öğrenci Kabulüne Yönelik Esaslar-2018Marmara ÜniversitesiODTÜ ÜniversitesiYÖK-2021-2022

Sığınmacı Krizi: Sığınmacılar hukuka göre geri gönderilebilir mi?

Bir önceki yazımızda Suriyeli sığınmacıların çoğunun Geçici Koruma statüsünde olduğunu göstermiştik. Hem sosyal medyada hem de bazı muhalefet liderlerinin konuşmalarında Suriyeli sığınmacıların geri gönderilmesine dair bazı söylemler geliştirildiğini görüyoruz. Bazı muhalefet partileri iktidara geldikleri takdirde Suriyelileri göndereceklerine dair planlar yaptıklarını açıklıyor. Fakat bu politikanın hukuka ne kadar uygun olduğu konusu tartışmaya açık. Bu yazımızda da bu meselenin hukuksal boyutuna bakacağız.

Mültecilerin Hukuki Statüsüne ilişkin Sözleşme

İkinci Dünya Savaşı sonrasında mültecilerin korunmasına dair bir sözleşme imzalanmıştır. Türkiye’de çekince koyarak bu sözleşmeye üye olmuştur.  Sözleşmenin ilk maddesi anlaşmanın mülteci olarak kimi kapsadığı ile alakalıdır.

 

“1. Madde

1 Ocak 1951’den önce meydana gelen olaylar sonucunda ve ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri yüzünden, zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan, ya da söz konusu korku nedeniyle , yararlanmak istemeyen; yahut tabiiyeti yoksa ve bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen her şahsa uygulanacaktır.

…”

Sözleşmeye göre imzacı devletler sadece Avrupa’da meydana gelen olaylardan dolayı mı yoksa her yerde meydana gelen olaylardan dolayı mı mültecileri kabul edeceğini kendisi seçecektir. Türkiye de sadece Avrupa’da meydana gelen olaylardan dolayı gelenleri mülteci olarak kabul edeceğini açıklamıştı. 1967 yılında mültecilere dair bu sözleşmeye ek olarak bir protokol imzalanmış ve zaman ile coğrafya sınırları kaldırılmıştır. Fakat Türkiye bu protokolü imzalarken de mülteci sayılacak kişilerin sadece Avrupa’da meydana gelecek olaylardan dolayı gelen kişileri kapsayacağını tekrar beyan etmiştir. Bu sebeple Suriye’deki çatışma sonucunda gelen sığınmacılar mülteci statüsünde değildir. Bu mülteciler yalnızca geçici koruma statüsündedir.

Türkiye ve Avrupa Birliği Geri Kabul Anlaşması

16 Aralık 2013’te Türkiye ve Avrupa Birliği Geri Kabul Anlaşması imzaladı. Bu anlaşmaya göre Avrupa Birliği ülkelerine izinsiz giren üçüncü ülke vatandaşları eğer,

(a) Bu kişiler geri kabul başvurusunun ibrazı esnasında Türkiye topraklarından bir Üye Devletin topraklarına doğrudan giriş için Türkiye tarafından düzenlenmiş geçerli bir vizeye sahip,

(b) Türkiye tarafından düzenlenmiş bir ikamet iznine sahip veya

(c) Türkiye topraklarında kaldıktan veya transit geçiş yaptıktan sonra Üye Devletlerin ülkesine yasadışı ve doğrudan giriş yapmış ise

Türkiye’ye geri kabul edilir. Aynısı Avrupa Birliği’nden Türkiye’ye yasadışı geçiş yapan üçüncü ülke vatandaşları için de Avrupa Birliği’ne geri kabulü için de geçerli. Fakat bu durum Avrupa Birliği’ne geçenlerden daha nadir.

Geçici koruma yönetmeliğine göre geri dönüş

6458 Nolu Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 91.maddesine göre “Ülkesinden ayrılmaya zorlanmış, ayrıldığı ülkeye geri dönemeyen, acil ve geçici koruma bulmak amacıyla kitlesel olarak sınırlarımıza gelen veya sınırlarımızı geçen yabancılara geçici koruma sağlanabilir.” Bu konuyla alakalı genel hususlar Bakanlar Kurulu’nun çıkardığı yönetmelikle düzenlenir. Buna yönelik 2014 yılında Geçici Koruma Yönetmeliği yayınlandı.

Bu yönetmelik Suriyeli sığınmacıları geçici koruma statüsü ile alakalı genel hususları gösteriyor.

Yönetmeliğin 6. Maddesi:

“Bu Yönetmelik kapsamındaki hiç kimse, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulacağı veya ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatının veya hürriyetinin tehdit altında bulunacağı bir yere gönderilemez. (2) Genel Müdürlük, ilgili mevzuata göre ülkemizden gönderilmesi gerektiği halde, birinci fıkra kapsamında ülkemizden gönderilemeyecek yabancılar hakkında idari tedbirler alabilir.

…”

 

Yönetmeliğin 11. Maddesi:

“Geçici koruma uygulamasının sona ermesi

MADDE 11- (1) Bakanlık, geçici korumanın sona erdirilmesi için Cumhurbaşkanına teklifte bulunabilir. Geçici koruma, Cumhurbaşkanı kararıyla sonlandırılır.

(2) Cumhurbaşkanı, sonlandırma kararıyla birlikte;

  1. a) Geçici korumayı tamamen durdurarak geçici korunanların ülkelerine dönmesine,
  2. b) Geçici korunanlara, koşullarını taşıdıkları statünün toplu olarak verilmesine ya da uluslararası koruma başvurusunda bulunanların başvurularının bireysel olarak değerlendirilmesine,
  3. c) Geçici korunanların, Kanun kapsamında belirlenecek koşullarda Türkiye’de kalmalarına izin verilmesine, karar verebilir.”
  4. maddeye göre ise kişinin Türkiye’den kendi isteğiyle ayrılması veya üçüncü bir ülkenin korumasından faydalanması ile geçici koruma statüsü sona erer. 13 maddeye göre ise 12. Maddeye göre geçici koruma statüsünü kaybedenlerin Türkiye’ye geri döndüğü taktirde geçici koruma statüsünün uygulanıp uygulanmayacağına Genel Müdürlük karar verir.”

5. Maddenin ilk fıkrasında ise:

“Cumhurbaşkanının geçici korumanın sona erdirilmesi kararını müteakip, geçici korunanların Türkiye’den çıkış yapması esastır.”

Özetle; bu yönetmeliğe göre Cumhurbaşkanı’nın kararı doğrultusunda geçici korumanın sona erdirilmesine karar verdiğinde geçici korunanalar Türkiye’den çıkış yapmalıdır. Fakat bunun için geri dönecek sığınmacıların işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulmayacağından veya ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatının veya hürriyetinin tehdit altında bulunulmayacağından emin olunması gerekiyor. Tartışmalarda da temel konu bu oluyor. Ayrıca Türkiye’den ayrılan geçici korunanların bu statüsü iptal edilebilir.

Suriye artık güvenli mi?

Bu durumda Suriye’nin geri dönebilecek sığınmacılar için güvenli olup olmadığı konusu önemlidir.  Bu konuda da iki ayrı görüş bulunuyor.

2021 yılının Mart ayında yayınlanan Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Suriyeli sığınmacıların uluslararası korunma statüsü ile ilgili bir rapor yayınladı. Bu rapora göre Suriye’de 2017’den bu yana önemli değişiklikler oldu. Suriye rejiminin kontrolü önemli ölçüde arttı. Fakat yine de sivilleri güvenliği tehlikede. Uluslararası insan hakları hukuku ve uluslararası insancıl hukuk ihlalleri devam ediyor. Bu raporda ayrıca Suriye rejiminin savaş suçu işlediğine, insanlığa karşı suçlar işlediğine ve sivillere yönelik saldırılar gerçekleştirdiğine dair raporlar olduğu bildiriyor. Birleşmiş Milletler ve insan hakları gözlemcileri özellikle rejim karşıtlarının keyfi tutuklamalara, hayatı tehlikeye atacak koşullarda gözaltına, işkenceye, adil yargılanma ihlallerine ve cinsel şiddete maruz kaldığı belirtiliyor. Ayrıca raporda rejimin 15 yaş altı çocukları askere aldığı ve kullanıldığı söyleniyor.

Refugee Protection Watch isimli 5 organizasyonun koalisyon 17 Kasım 2021 tarihindeki raporunda Suriye’nin geri dönüşler için güvenli olmadığı sonucuna vardı. Hatta Suriye’deki koşulların daha bozulduğunu bildirdi. Suriye’ye geri dönüp tekrar Suriye’yi terk edenlerin de arttığını söyledi.

Uluslararası Kızılhaç Komitesi doğru şartlarda Suriyeli sığınmacıların Suriye’ye dönmesinin pozitif bir gelişme olacağına inanıyor. Geri dönüşlerin güvenli, gönüllü ve onurlu şekilde olmasını öneriyorlar. Toplu geri dönüş yerine bireysel dönüşlerin olması gerektiğini söylüyorlar. Suriye’deki durumun hala karışık olduğunu, insan hakları ihlalleri ve şiddetin devam ettiğin ve sağlık sistemi ile altyapı önemli ölçüde zarar gördüğünü bildiriyorlar.

Human Rights Watch isimli organizasyon 20 Ekim 2021’de yayınladığı raporda Suriye’nin bölümlerinde 2018’den bu yana çatışmalar sona erse de, Suriye’nin güvenli olmadığı söyleniyor. Geri dönen Suriyelilerin insan hakları ihlalleri ile, işkencelerle ve kaçırılmalarla karşılaştığı bildiriliyor. Geri dönenlerin basit ihtiyaçlarını karşılamada ve hayatta kalmada zorlandıkları belirtiliyor.

Uluslararası Af Örgütü de yayınladığı raporda Suriye’ye geri dönen sığınmacıların tecavüz ile, cinsel şiddet ile, keyfi tutuklamalar ile, işkence ve diğer kötü muameleler ile ve gözaltında zorla kaybolma ve ölümler ile karşılaştığını belirtiyor.

Euromed Rights isimli organizasyon Avrupa Birliği’nin 6. Brüksel Konferansı için hazırladığı önerilerde Suriye’nin sığınmacılar için tehlikeli olduğunu bildirdi.

Suriyelilerin gönüllü geri dönüşüne yönelik ise Suriye Barometresi 2020 yılı raporunda Suriyeli sığınmacıların yüzde 77,8’i dönmeyi hiçbir şekilde istemiyor, yüzde 16’sı savaş biterse ve istedikleri yönetim şeklide olursa döneceklerini söylüyor.

Bu raporları göz önüne aldığımızda Suriyelilerin geri dönüşüne yönelik politikalar hukuka uygun olmayacaktır. Fakat Suriye rejimi 30 Nisan 2022 tarihinde bu tarihinden önceki terör suçlarını kapsayan genel af çıkarması gibi gelişmeler oluyor. Geri dönmesi beklenen sığınmacıların güvenliği sağlanabildiği taktirde sığınmacıların geri dönüşüne yönelik politikalar geliştirilebilir.

Sığınmacı Krizi 1: Türkiye’de hangi statüde ne kadar sığınmacı var?

2010 yılında başlayan Arap Baharı ile Ortadoğu’da pek çok iç çatışma başlamıştı. 2011 yılında Suriye’de başlayan iç savaş ile Suriye’den diğer ülkelere milyonlarca insan sığındı. Bu da sığınmacı krizine sebep oldu. En çok sığınmacının barındığı ülke ise Türkiye oldu. Özellikle son dönemde Türkiye’de sığınmacı krizi en önemli sorunlardan biri olarak görülmeye başlandı. Yazımızın ilk bölümünde Türkiye’deki sığınmacıların durumunu inceleyeceğiz.

Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre Sığınmacıların durumu

İlk önce bu konuda kafa karıştıran tanımları açıklamak gerek.

Göçmen (5543 nolu İskan Kanuna göre): “Türk soyundan ve Türk kültürüne bağlı olup, yerleşmek amacıyla tek başına veya toplu halde Türkiye’ye gelip bu Kanun gereğince kabul olunanlardır.”

Göç (6458 nolu Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’na göre): “Yabancıların, yasal yollarla Türkiye’ye girişini, Türkiye’de kalışını ve Türkiye’den çıkışını ifade eden düzenli göç ile yabancıların yasa dışı yollarla Türkiye’ye girişini, Türkiye’de kalışını, Türkiye’den çıkışını ve Türkiye’de izinsiz çalışmasını ifade eden düzensiz göçü ve uluslararası korumayı ifade eder.”

Uluslararası Koruma: “Mülteci, şartlı mülteci veya ikincil koruma statüsünü ifade eder.”

Mülteci: “Avrupa ülkelerinde meydana gelen olaylar nedeniyle; ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşüncelerinden dolayı zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan ya da söz konusu korku nedeniyle yararlanmak istemeyen yabancıya veya bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen vatansız kişiye statü belirleme işlemleri sonrasında mülteci statüsü verilir.”

Şartlı Mülteci: “Avrupa ülkeleri dışında meydana gelen olaylar sebebiyle; ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşüncelerinden dolayı zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan, ya da söz konusu korku nedeniyle yararlanmak istemeyen yabancıya veya bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen vatansız kişiye statü belirleme işlemleri sonrasında şartlı mülteci statüsü verilir. Üçüncü ülkeye yerleştirilinceye kadar, şartlı mültecinin Türkiye’de kalmasına izin verilir.”

İkincil Koruma: “Mülteci veya şartlı mülteci olarak nitelendirilemeyen, ancak menşe ülkesine veya ikamet ülkesine geri gönderildiği takdirde;

  1. a) Ölüm cezasına mahkûm olacak veya ölüm cezası infaz edilecek,
  2. b) İşkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalacak,
  3. c) Uluslararası veya ülke genelindeki silahlı çatışma durumlarında, ayrım gözetmeyen şiddet hareketleri nedeniyle şahsına yönelik ciddi tehditle karşılaşacak,

olması nedeniyle menşe ülkesinin veya ikamet ülkesinin korumasından yararlanamayan veya söz konusu tehdit nedeniyle yararlanmak istemeyen yabancı ya da vatansız kişiye, statü belirleme işlemleri sonrasında ikincil koruma statüsü verilir.”

Geçici Koruma (Geçici Koruma Yönetmeliği): Ülkesinden ayrılmaya zorlanmış, ayrıldığı ülkeye geri dönemeyen, acil ve geçici koruma bulmak amacıyla kitlesel olarak veya bu kitlesel akın döneminde bireysel olarak sınırlarımıza gelen veya sınırlarımızı geçen ve uluslararası koruma talebi bireysel olarak değerlendirmeye alınamayan yabancılara sağlanan korumayı belirtir.

Sığınmacılar kitlesel olarak geldiği ve gelen tüm sığınmacılar bireysel olarak uluslararası koruma talebinde bulunamayacağı için Suriye’den gelen sığınmacıların çoğu geçici koruma statüsündedir.

Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların sayısı

Suriyeli sığınmacıların sayısı da çokça konuşuluyor. Muhalefetteki bazı isimler resmi verilerin yanlış olduğunu dile getiriyor. 8 Mayıs 2022 tarihinde İçişleri Bakanlığı Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı tarafından yapılan açıklamada Türkiye’de toplam 5 milyon 500 bin 690 yabancı var. Bu sayının 4 milyon 82 bin 693 tanesi sığınmacı ve 3 milyon 762 bin 686 tanesi geçici koruma kapsamındaki Suriyeli sayısı olduğunu söyledi. Ayrıca, ülkesine dönen Suriyeli sayısının 492 bin 983 olduğu açıkladı.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun 10 Mayıs 2022’deki açıklamasına göre Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Suriyeli sayısı ise 200 bin 950 ve bu sayının 113 bin 654’ü oy kullanabilecek yaştadır.  5 Mayıs 2022 tarihi için Göç İdaresi Başkanlığı’nın açıkladığı veriye göre Türkiye’de ikamet izni olan yabancı sayısı ise 1 milyon 414 bin 776’dır.

Muhalefetteki bazı isimlerin açıklamalarına göre sığınmacı sayısı

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ Türkiye’de 8 milyon sığınmacı olduğunu belirtti. 900 bin Suriyelinin de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yapıldığını iddia etti. Suriye sınırında Türkiye kontrolündeki bölgede yaşayan sayıları da ekleyerek Özdağ Türkiye’nin toplam 11 milyon kişiye baktığını söyledi.

Eski MHP Milletvekili Sinan Oğan paylaşımlarında 3,7 milyon sığınmacı olduğunu, 1,5 milyon oturma izni sahibi olduğunu ve 200 bin de vatandaşlık alan Suriyeli olduğunu belirterek toplam sayının 5,4 milyon olduğunu söyledi. Kaçak ülke girenlerin sayısının da yaklaşık 600 bin ulaşabileceğini söyleyerek toplam sayının 6 milyon olabileceğini belirtti. Sonrasında diğer milletlerden gelenlerinde eklendiğinde sayının 10 milyona ulaşabileceğini ifade etti.

İstanbul Valisi Ali Yerlikaya İstanbul’da 1 milyon 179 bin 751 yabancı olduğunu ve bunun 535 bin 25 tanesinin geçici koruma kapsamındaki Suriyelilerden oluştuğunu söylerken İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ise İstanbul’da 2,5 milyon kadar yabancının olduğunu iddia etti.

Gelecek yazımızda sığınmacıların geri gönderilmesinin uluslararası hukuka uygunluğunu inceleyeceğiz. Sığınmacılar ile alakalı Göç İdaresi’nin hazırladığı bazı grafikleri aşağıda görebilirsiniz.

Nisanda Doğrula Sepeti’nde fiyatlar yüzde 8,16 arttı

Bu yazımızda her ayın 3’ünde gündem olan enflasyon oranlarını konu aldık. Doğrula olarak da bir ürün sepeti oluşturup bir aylık fiyat değişimini ölçtük. Öncelikle temel kavramlar olarak enflasyonu ve TÜFE’yi açıklamak istiyoruz. Martta Doğrula Sepeti’nde fiyatların değişimini bulduk.

Temel kavramlar

Enflasyon: Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’na göre enflasyon fiyatların genel seviyesindeki değişimdir. Toptan eşya fiyat endeksleri, tüketici fiyat endeksleri, üretici fiyat endeksleri ve özel kapsamlı TÜFE göstergeleri gibi çeşitli endeksler aracılığı ile ölçülmektedir.

TÜFE: Tüketici tarafından satın alınan mal ve hizmetlerin fiyatlarındaki değişimleri ölçen endekstir. TÜFE hesaplanırken örnek bir kitlenin mal ve hizmete ne kadar para harcadığı bulunarak TÜFE hesaplamasında mal ve hizmetlerin ağırlığı belirlenir. Her ay mal ve hizmetlerin fiyatlarındaki değişim ölçülür ve ağırlıkları ile çarpılır. Çıkan sonuç TÜFE’dir.

Enflasyon neden önemlidir?

Öncelikle enflasyonun olması demek tüketicilerinin aynı para ile daha az mal ve hizmet alması demektir. Ayrıca, reel faiz enflasyon oranı ile doğrudan bağlantılı olduğu için nominal faiz oranının belirlenmesinde de enflasyon göz önünde bulundurulur.

Türkiye’de enflasyon

Her ayın 3’ünde TÜİK enflasyon oranlarını açıklamaktadır. Başta Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası olmak üzere pek çok kamu ve özel kuruluş TÜİK’in enflasyon oranlarına göre karar vermektedir.

Enflasyon oranını paylaşan diğer kuruluş ENA Grup

TÜİK’in yanında Enflasyon Araştırma Grubu(ENAGrup) da Türkiye’deki tüketici enflasyonunu ölçmektedir. Sosyal medyada TÜİK’in yanında bu grubun da enflasyon oranı paylaşılmaktadır. ENAGrup’un enflasyon oranları ile TÜİK’in enflasyon oranları birbirinden farklı çıkmakta ve bu sebeple de sosyal medya kullanıcıları TÜİK oranlarından şüphe duymaktadır. Çoğunlukla ENAGrup’un tüketici enflasyon oranı daha yüksek çıkmaktadır.

TÜİK ve ENA Grup enflasyon oranları

TÜİK’e göre Tüketici Fiyat Endeksi yıllık bazda yüzde 69,97 artarken aylık bazda yüzde 7,25 arttı. Gıda enflasyonu ise yüzde 13,38’dür.

ENA Grup’ta ise TÜFE yıllık bazda yüzde 156,86  arttığını hesaplarken aylık bazda yüzde 8,68 arttığını hesaplamıştır. Gıda enflasyonunu ise aylık bazda 9,31’dir.

Doğrula aylık fiyat artışı hesaplaması

Doğrula olarak bizde aylık olarak bazı tüketici ürünlerindeki fiyat değişimini ölçmek istedik. Metodolojimiz ve aldığımız fiyatların kaynaklarını da paylaşarak size ürün sepetimizdeki ürünlerin Kasım ayındaki fiyat değişimini gösteriyoruz.

Doğrula Sepeti’mizin ocak ayındaki fiyat artışı

Doğrula sepetinin fiyatındaki bir aylık (Nisan Ayı) artış yüzde 8,16 dir. Gıda sepetinin fiyat artışı ise yüzde 8,16’dır.

Sepetimizdeki fiyatlarda fiyatı en çok artan 20 ürünü ise aşağıda verdik.

ENA Grup ve TÜİK ile bizim sepetimiz arasındaki farkın sebeplerinden ikisi bizim sepetimizde daha az ürün olması ve aldığımız fiyatların kaynaklarının farklı olmasıdır. Aşağıdaki Excel dosyasında ürünlerin ortalama fiyatlarını, fiyat artışını artışını, ürünlerin sepetteki ağırlıkların, alt sepet gruplarının ve tüm sepetin fiyat değişimini bulabilirsiniz.

Nisan Ayı Enflasyon

Metodolojimiz

Fiyat değişimini incelerken 145 ürün grubunu baz aldık. TÜİK’ten aldığımız enflasyon sepetindeki bazı ürünleri çıkardık ve bazılarının ağırlıklarını değiştirdik. Amacımız bir ailenin bir ayda temel olarak tüketebileceği ürünlerdeki fiyat değişimini ölçmekti. Bu sebeple temel olmayan gıda ürünlerini ve kıyafet, otomobil gibi her ay alınması gerekmeyen ürünleri çıkardık.

Hangi kaynakları kullandık?

İncelememizi yaparken sadece web sitelerini kullandık. Gıda ürünlerinin, kişisel bakım malzemelerinin, temizlik malzemelerinin ve gıda sarf malzemelerinin fiyatlarını dört marketin online alışveriş sitesinden aldık. Bu marketler Migros, A101, Carrefour ve Şok’tur. Bu marketler ülkenin en yaygın olan marketlerindendir. BİM’in internet sitesinde fiyatlar yazmadığı için BİM’i incelemedik.

İlk olarak ortalama kirayı ölçmek için Endeksa, Sahibinden ve Zingat’a baktık ve üç büyük şehrin yani ,İstanbul, Ankara ve İzmir’in, kira ortalamalarını aldık. Sonra, su faturası için İski, Aski ve İzsu’ya, elektrik ücreti için EPDK’ya, doğalgaz için İGDAŞ, Başkentgaz, İzmirgaz, İzgaz ve Enerya’ya baktık. Tüp gaz ücreti için Aygaz, İpragaz ve Milangaz’ı ele aldık. Benzin, motorin ve LPG için Petrol Ofisi, BP ve Shell’in fiyatlarına baktık. Metro ve belediye otobüsleri için İstanbul, Ankara ve İzmir fiyatlarını inceledik. Cep telefonu paketlerinin fiyarlarını Vodafone, Turkcell, Türk Telekom ve PTTCELL’den aldık. İnternet paketlerinin fiyatların için ise Superonline, Türk Telekom, Türknet ve Netspeed’i inceledik.

Fiyat değişimini nasıl hesapladık?

145 ürün grubunun her birinin bir kaç kaynaktan aldığımız fiyatlarının ortalamasını bulduk. Belirtmek isteriz ki fiyatlarını aldığımız ürünlerin gramajı birbirine çok yakındır. TÜİK’ten aldığımız sepetin ürünlerinin ağırlıklarında bazı değişimlere gittik. Bu ağırlıklara karar verirken Türkiye’deki bir kişinin bir ayda tükettiği ürün miktarını baz aldık. Aşağıda ürünlerin sepetteki ağırlıklarını bulabilirsiniz.

Sepet-Agirliklari

Aralık ve Kasım ayı için elimizdeki ortalama fiyatlar ile ürünlerin ağırlıklarını çarptık ve bu ağırlıkları toplayarak sepet fiyatını bulduk. Sonunda elimizdeki iki ayın sepet fiyatı vardı.  Sonra, Aralık ayının sepet fiyatından Kasım ayının sepet fiyatını çıkardık ve çıkanı Kasım ayının sepet fiyatına bölüp 100 ile çarptık. Sonuçta elimizdeki sepetin fiyatının bir ayda yüzde kaç arttığını bulduk. Bu işlem ile tüketici fiyat endeksini bulmuş olduk.

Yrd. Doç. Dr. Oktay Kızılkaya’nın hazırladığı slayttan alınmış Tüketici Fiyat Endeksi örneği

Metodolojimiz ile alakalı eleştirilerinizi ve önerilerinizi bekliyoruz. Eleştirilerinizi veya önerilerinizi e-mail yoluyla erselalemdar@doğrula.org adresine yada Doğrula’nın sosyal medya adreslerine gönderebilirsiniz.

Verilerle Konut Krizi: Konuta talepte değişim

Daha önceki yazılarımızda konut fiyatlarını ve konut arzını incelemiştik. Bu yazımızda ise konut talebindeki değişimleri inceleyeceğiz ve talebin fiyata etkisine bakacağız. Yıllara göre konut satışı, yabancılara konut satışı, konut faizi, toplam konut kredisi ve hane halkı sayısını inceleyeceğiz.

Yabancılara yapılan konut satışı sayıları

12 Ocak 2017’de yayınlanan Resmi Gazete’de Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun Uygulanmasına Yönelik Yönetmelik’te bazı değişikliklere gidildi. Buna göre 1 milyon ABD doları değerinde tapu alan ve üç yıl içinde bunun satılmaması için şerh koyduran kişiler Türk vatandaşı olabilecektir. 18 Eylül 2018’de yayınlanan karar ile de 1 milyon dolarlık miktar 250 bin dolara düşürülmüştür. Bunun yabancılara yapılan konut satışını artıracağı düşülmektedir.

Sosyal medyada ve siyasi tartışmalarda da yabancılara yapılan konut satışlarının fiyatları etkilediği söyleniyor. Merkez Bankası’ndan aldığımız verilerle oluşturduğumuz yabancılara satışı yapılan konut sayıları ile alakalı grafikleri aşağıda görebilirsiniz.

Grafiklerden de görüleceği üzere yabancılara yapılan konut satışı toplam konut satışına oranla çok azdır. Konut fiyatları ve yabancılara yapılan konut satışı sayısı arasında da bir ilişki görmek güç. Bazı zamanlarda fiyat artış oranı azalırken satışın yükseldiğini bazı zamanlarda da düştüğünü görmek mümkün. Fakat 2021 tarihinin sonlarında ikisinde de artış görmek mümkün.

Kredi faizi oranları ve konut satışı sayısı

Yine sosyal medyada ve siyasi tartışmalarda bahsedilen konut fiyatlarına etki eden diğer bir etmen ise konut kredi faizleridir. Konut kredi faizleri düştüğünde konut satışlarının arttığı ve bu sebeple fiyatların arttığı söyleniyor. Merkez Bankası’ndan ve Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurumu’ndan aldığımız verilerle oluşturduğumuz konut kredisi faiz oranlarını ve alınan kredi miktarını görebilirsiniz.

Bu grafikten konut kredisi faiz oranları ile konut kredisi alımı arasında çok güçlü bir bağ olmadığı gözüküyor. Faiz oranları çok dalgalansa da kredi alımında değişim çok daha az oluyor. Örneğin konut kredisi faiz oranı 2020 temmuzda yüzde 9 civarına düşüyor ve konut kredisi alımında yükseliş görülüyor. Fakat sonrasında oranlar yükselse de konut kredisi alımında düşüş gözükmüyor. Konut kredisi faiz oranları ile konut satış fiyatlarındaki değişimi gösteren grafik ise aşağıdadır.

Grafikten anlaşılacağı üzere pandemi başlangıcına kadar kredi faiz oranları ve konut satış fiyatlarındaki artış ters ilişkilidir. Yani faiz artarken fiyatlar düşmektedir. Fakat pandemi sonrası bir ilişki kurmak güç. Yalnızca 2020’nin ikinci yarısındaki artış ile konut fiyatlarındaki artış durağanlaşmıştır. Daha sonra faizlerde çok artış olmaması karşın konut fiyatları 2021 yılının sonunda zirve yapmıştır. Faizler yıllık yüzde 17-18 civarı kalırken konut fiyatı artışı Ekim’de yüzde 6, Kasım’da yüzde 9, Aralık’ta yüzde 8 ve ocakta yüzde 13 olmuştur.

Hanehalkı sayısındaki değişim

Hanehalkı sayısındaki artış da konut talebini etkilemekte dolayısıyla konut satış fiyatını da etkilemektedir. TÜİK’ten aldığımız verilere göre de hane sayısı yıllık yüzde 2 ve 3 arası değiştiğini görüyoruz. Bununda artışlara çok büyük bir etkisinin olmadığını söylemek mümkün.

Konut satış sayıları, enflasyon ve dolar kuru

Buraya kadar konut talebindeki ve arzındaki değişimleri inceledik. Bunlara ek olarak konut fiyatlarındaki değişimi daha iyi anlamak için enflasyon, dolar kuru ve enflasyon beklentisi de incelenebilir.

Grafik incelendiğinde dolar kuru yükseldikten sonraki aylarda hem TÜFE’deki aylık artışın hem de konut satış fiyatlarındaki artışın yükseldiğini görmek mümkün. Fakat bu grafiğe göre dolar kuru düştüğünde yükselen fiyatlar düşüş göstermiyor. Örneğin 2020 nisanda dolar kuru yüzde 8 yükselirken 2020 mayıs ayında konut satış fiyatları yüzde 6,59 yükseliyor. 2020 haziranda ise dolar kuru yüzde 2 düşerken konut fiyatları yüzde 2,65 artmıştır. Son aylarda ise hem dolar kuru, hem konut satış fiyatı, hem de TÜFE önceki aylara nazaran ciddi anlamda yükselmiş ve henüz düşüş eğilim göstermemektedir. Konut satış fiyatlarının artışına bahsettiğimiz diğer etmenlerin etkisi olsa da dolar kurundaki ve enflasyondaki yükselişin konut fiyatlarına kayda değer biçimde etki ettiğini söylemek mümkün.

Verilerle Konut Krizi: Konut arzındaki değişim

Önceki yazımızda kira ücretlerinin ve konut satış fiyatlarındaki artışı konu almıştık. Bu yazımızda ve bir sonraki yazımızda bu artışı etkileyen sebepleri inceleyeceğiz. Ekonomistlerin neredeyse hepsinin kabul ettiği arz ve talep kanuna göre diğer koşullar değişmediğinde bir malın fiyatını o mala olan arz ve talep belirler. Biz de arz ve talepteki değişimlere bakacağız. Bu yazımızda konut arzındaki değişimi inceleyeceğiz.

İnşaat maliyetindeki değişim

TÜİK her ay inşaat işlerindeki maliyeti endeksi yayınlıyor. İnşaat maliyetindeki değişim de konut fiyatlarını etkileyebileceği söylenebilir. Bu endekse göre ikamet amaçlı binaların inşaat maliyetlerindeki değişimi de aşağıda görebilirsiniz.

İnşaat maliyetleri 2021 yılının son aylarında bir hayli yükselmiştir. 2021 Aralık’ta ve 2022 Ocak’ta bir önceki aya oranla ikamet amaçlı binaların inşaatlarının maliyetleri yüzde 15 artmıştır. Bu artışın konut satış fiyatlarını da arttırması beklenebilir. İnşaat maliyetlerindeki değişim ve konut satış fiyatlarındaki değişimi aşağıda görebilirsiniz.

İnşaat maliyetlerini ve konut fiyatlarını karşılaştırdığımızda son aylarda iki veride de önemli derecede artış görülüyor. Konut fiyatları 2021 Aralık’ta bir önceki aya oranla yüzde 8 ve 2022 Ocak’ta yüzde 13 artmıştır. Fakat daha önceki aylarda inşaat maliyetlerindeki sert çıkışlara rağmen konut fiyatlarının aynı derecede artmadığını görüyoruz.

Yapı izin istatistikleri

Arzdaki değişime bakmak için konut sayılarındaki değişime bakmak ideal olacaktır. Fakat, TÜİK’in ya da Merkez Bankası’nın böyle bir güncel verisi yok. Bunun yerine yapı izin istatistikleri incelenebilir. Aşağıda aylara göre ikamet amaçlı yapı ruhsatı verilen yapı sayısını görmek mümkün.

Yapı ruhsatı sayısını ve inşaat maliyetlerini karşılaştırdığımızda ise son aylarda ikisinde de artış olduğunu görüyoruz. Kasım ayında 10104 yapı ruhsatı alınırken Aralık ayında 16723 ruhsat alınmıştır. İnşaat maliyetleri ise Kasım 2021’de yüzde 7,71 artarken Aralık 2021’de yüzde 15 artmıştır.

Konut Satışları ne kadar maliyet artışından ne kadar etkileniyor?

Konut fiyatlarını incelerken konut satışlarının sayısını da göz önüne almak gerekir.

Yukarıdaki grafik incelendiğinde 2019 yılının sonunda, 2020 yılının ortasında ve 2021 yılının sonunda konut satışlarını tepe yaptığını görüyoruz. Bu verilere göre 2021 yılının Aralık ayında 226 bin 503 konut satıldı. 2022 yılının Ocak ayında ise büyük bir düşüş yaşanıyor ve sonraki iki ayda ise satışlarda artış gözüyor.

Konut fiyatlarının artışı ve inşaat maliyetlerinin artışı ile konut satış sayısı arasındaki ilişkiyi incelediğimizde ise şaşırtıcı bir sonuç ile karşılaşıyoruz. Özelikle son dönemde hem konut satış sayısında hem maliyet artışında hem de konut fiyatlarının artışında bir yükselme görüyoruz. Kasım ayında 178 bin 814 konut satışı gerçekleşirken konut fiyatlarında yüzde 9 ve inşaat maliyetlerinde de yüzde 9 artış gözüküyor. Aralık ayında ise 226 bin 503 konut satıldığını, konut fiyatlarında yüzde 8 artış ve inşaat maliyetlerinde yüzde 14 artış olduğu anlaşılıyor. Ocak’ta ise konut satışı 88 bin 306’ya düşerken konut fiyatları yüzde 15 artıyor, inşaat maliyetleri ise 13 artıyor. Burada konut satış sayısının artmasından sonra konut fiyatlarının arttığını görüyoruz. Bu da talebin arttığını ve maliyetlere ek olarak talebinde fiyatları arttırdığını gösteriyor. Gelecek yazımızda talepteki değişimi inceleyeceğiz.

Verilerle Konut Krizi: Kira ücreti ve satış fiyatlarındaki değişim

Sosyal medyada son birkaç yıldır sık sık gündeme gelen eleştirilerden birisi konut fiyatlarının hızla artışı. Sosyal medya kullanıcıları, fiyat artışından kaynaklı ev sahibi olamadıklarını veya uygun ücretli kiralık ev bulamadıklarını söylüyorlar. Bu sorun pek çok akademisyen tarafından konuşuldu ve konuşulmaya devam ediyor. Biz de Doğrula olarak konut fiyatlarının artışının nedenlerini incelemek istedik. Yazı dizimizin ilk bölümde konut satış fiyatı ve kira ücretlerindeki değişimi göstereceğiz.

Konut fiyatları ne kadar arttı?

Öncelikle konut fiyatlarının ne kadar arttığını göstereceğiz. Bunu göstermek için birkaç kaynak kullandık. Bu kaynaklardan Türkiye’nin ve üç büyük şehirdeki konut satış fiyatlarının aylık yüzde kaç arttığını göstermek istedik. Bunların ilki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası;

Merkez Bankası verileri haricinde Endeksa isimli platformun da verileri incelenebilir.

Merkez Bankası’na ve Endeksa’ya ek olarak Sahibinden Emlak Endeksi’nin Endeksi’nin verilerine baktık.

Bu grafikleri incelediğimizde 2021 yılının sonun 2022 yılının başında konut satış fiyatlarının artışında çok hızlı bir yükselme görüyoruz. Daha önceki senelerde böyle bir artış görülmüyor. Hatta son aylardaki konut fiyatlarındaki artışın geçen senelere göre 4-5 kat daha fazla olduğunu gözlemliyoruz.

Kiralardaki fiyat artışı

Konut satışlarında fiyat değişimini gördük. TÜİK verilerine göre 2020 yılı için Türkiye’de ev sahipliği oranı yüzde 57,8 iken kiracı oranı yüzde 26,2’dir. Bu oran kiralardaki artışın da göz önüne alınması gerektiğini gösteriyor. Kiradaki değişimi görmek için TÜİK başta olmak üzere birkaç kaynağa daha bakabiliriz.

Daha önce de kullandığımız Endeksa’yı kiralık konut fiyatlarındaki değişimleri görmek için kullanabiliriz.

 

Sahibinden Emlak Endeksi’nde ise üç büyük ilin kiralardaki değişimi aşağıdaki gibidir.

Kira verilerini incelediğimizde ise 2021 ortasında başlayan kira enflasyonunda artış eğilimi 2022 yılında çok yükseldiğini görüyoruz. Yine geçen senelere göre 4-5 kat artış olduğunu görmek mümkün.

Sıradaki yazılarımızda Türkiye’deki arz ve talepteki değişimleri inceleyeceğiz.

Martta Doğrula Sepeti’nde fiyatlar yüzde 13,88 arttı

Bu yazımızda her ayın 3’ünde gündem olan enflasyon oranlarını konu aldık. Doğrula olarak da bir ürün sepeti oluşturup bir aylık fiyat değişimini ölçtük. Öncelikle temel kavramlar olarak enflasyonu ve TÜFE’yi açıklamak istiyoruz. Martta Doğrula Sepeti’nde fiyatların değişimini bulduk.

Temel kavramlar

Enflasyon: Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’na göre enflasyon fiyatların genel seviyesindeki değişimdir. Toptan eşya fiyat endeksleri, tüketici fiyat endeksleri, üretici fiyat endeksleri ve özel kapsamlı TÜFE göstergeleri gibi çeşitli endeksler aracılığı ile ölçülmektedir.

TÜFE: Tüketici tarafından satın alınan mal ve hizmetlerin fiyatlarındaki değişimleri ölçen endekstir. TÜFE hesaplanırken örnek bir kitlenin mal ve hizmete ne kadar para harcadığı bulunarak TÜFE hesaplamasında mal ve hizmetlerin ağırlığı belirlenir. Her ay mal ve hizmetlerin fiyatlarındaki değişim ölçülür ve ağırlıkları ile çarpılır. Çıkan sonuç TÜFE’dir.

Enflasyon neden önemlidir?

Öncelikle enflasyonun olması demek tüketicilerinin aynı para ile daha az mal ve hizmet alması demektir. Ayrıca, reel faiz enflasyon oranı ile doğrudan bağlantılı olduğu için nominal faiz oranının belirlenmesinde de enflasyon göz önünde bulundurulur.

Türkiye’de enflasyon

Her ayın 3’ünde TÜİK enflasyon oranlarını açıklamaktadır. Başta Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası olmak üzere pek çok kamu ve özel kuruluş TÜİK’in enflasyon oranlarına göre karar vermektedir.

Enflasyon oranını paylaşan diğer kuruluş ENA Grup

TÜİK’in yanında Enflasyon Araştırma Grubu(ENAGrup) da Türkiye’deki tüketici enflasyonunu ölçmektedir. Sosyal medyada TÜİK’in yanında bu grubun da enflasyon oranı paylaşılmaktadır. ENAGrup’un enflasyon oranları ile TÜİK’in enflasyon oranları birbirinden farklı çıkmakta ve bu sebeple de sosyal medya kullanıcıları TÜİK oranlarından şüphe duymaktadır. Çoğunlukla ENAGrup’un tüketici enflasyon oranı daha yüksek çıkmaktadır.

TÜİK ve ENA Grup enflasyon oranları

TÜİK’e göre Tüketici Fiyat Endeksi yıllık bazda yüzde 61,14 artarken aylık bazda yüzde 5,46 arttı. Gıda enflasyonu ise yüzde 4,73’dür.

ENA Grup’ta ise TÜFE yıllık bazda yüzde 142,63 arttığını hesaplarken aylık bazda yüzde 11,63 arttığını hesaplamıştır. Gıda enflasyonunu ise aylık bazda 15,8’dir.

Doğrula aylık fiyat artışı hesaplaması

Doğrula olarak bizde aylık olarak bazı tüketici ürünlerindeki fiyat değişimini ölçmek istedik. Metodolojimiz ve aldığımız fiyatların kaynaklarını da paylaşarak size ürün sepetimizdeki ürünlerin Kasım ayındaki fiyat değişimini gösteriyoruz.

Doğrula Sepeti’mizin ocak ayındaki fiyat artışı

Doğrula sepetinin fiyatındaki bir aylık (Mart Ayı) artış yüzde 13,88 dir. Gıda sepetinin fiyat artışı ise yüzde 18,07’dir.

Sepetimizdeki fiyatlarda fiyatı en çok artan 20 ürünü ise aşağıda verdik.

ENA Grup ve TÜİK ile bizim sepetimiz arasındaki farkın sebeplerinden ikisi bizim sepetimizde daha az ürün olması ve aldığımız fiyatların kaynaklarının farklı olmasıdır. Aşağıdaki Excel dosyasında ürünlerin ortalama fiyatlarını, fiyat artışını artışını, ürünlerin sepetteki ağırlıkların, alt sepet gruplarının ve tüm sepetin fiyat değişimini bulabilirsiniz.

Mart Ayı Enflasyon

Metodolojimiz

Fiyat değişimini incelerken 145 ürün grubunu baz aldık. TÜİK’ten aldığımız enflasyon sepetindeki bazı ürünleri çıkardık ve bazılarının ağırlıklarını değiştirdik. Amacımız bir ailenin bir ayda temel olarak tüketebileceği ürünlerdeki fiyat değişimini ölçmekti. Bu sebeple temel olmayan gıda ürünlerini ve kıyafet, otomobil gibi her ay alınması gerekmeyen ürünleri çıkardık.

Hangi kaynakları kullandık?

İncelememizi yaparken sadece web sitelerini kullandık. Gıda ürünlerinin, kişisel bakım malzemelerinin, temizlik malzemelerinin ve gıda sarf malzemelerinin fiyatlarını dört marketin online alışveriş sitesinden aldık. Bu marketler Migros, A101, Carrefour ve Şok’tur. Bu marketler ülkenin en yaygın olan marketlerindendir. BİM’in internet sitesinde fiyatlar yazmadığı için BİM’i incelemedik.

İlk olarak ortalama kirayı ölçmek için Endeksa, Sahibinden ve Zingat’a baktık ve üç büyük şehrin yani ,İstanbul, Ankara ve İzmir’in, kira ortalamalarını aldık. Sonra, su faturası için İski, Aski ve İzsu’ya, elektrik ücreti için EPDK’ya, doğalgaz için İGDAŞ, Başkentgaz, İzmirgaz, İzgaz ve Enerya’ya baktık. Tüp gaz ücreti için Aygaz, İpragaz ve Milangaz’ı ele aldık. Benzin, motorin ve LPG için Petrol Ofisi, BP ve Shell’in fiyatlarına baktık. Metro ve belediye otobüsleri için İstanbul, Ankara ve İzmir fiyatlarını inceledik. Cep telefonu paketlerinin fiyarlarını Vodafone, Turkcell, Türk Telekom ve PTTCELL’den aldık. İnternet paketlerinin fiyatların için ise Superonline, Türk Telekom, Türknet ve Netspeed’i inceledik.

Fiyat değişimini nasıl hesapladık?

145 ürün grubunun her birinin bir kaç kaynaktan aldığımız fiyatlarının ortalamasını bulduk. Belirtmek isteriz ki fiyatlarını aldığımız ürünlerin gramajı birbirine çok yakındır. TÜİK’ten aldığımız sepetin ürünlerinin ağırlıklarında bazı değişimlere gittik. Bu ağırlıklara karar verirken Türkiye’deki bir kişinin bir ayda tükettiği ürün miktarını baz aldık. Aşağıda ürünlerin sepetteki ağırlıklarını bulabilirsiniz.

Sepet-Agirliklari

Aralık ve Kasım ayı için elimizdeki ortalama fiyatlar ile ürünlerin ağırlıklarını çarptık ve bu ağırlıkları toplayarak sepet fiyatını bulduk. Sonunda elimizdeki iki ayın sepet fiyatı vardı.  Sonra, Aralık ayının sepet fiyatından Kasım ayının sepet fiyatını çıkardık ve çıkanı Kasım ayının sepet fiyatına bölüp 100 ile çarptık. Sonuçta elimizdeki sepetin fiyatının bir ayda yüzde kaç arttığını bulduk. Bu işlem ile tüketici fiyat endeksini bulmuş olduk.

Yrd. Doç. Dr. Oktay Kızılkaya’nın hazırladığı slayttan alınmış Tüketici Fiyat Endeksi örneği

Metodolojimiz ile alakalı eleştirilerinizi ve önerilerinizi bekliyoruz. Eleştirilerinizi veya önerilerinizi e-mail yoluyla erselalemdar@doğrula.org adresine yada Doğrula’nın sosyal medya adreslerine gönderebilirsiniz.

Türkiye ticari olarak Rusya’ya ne kadar bağımlı?

Son haftalarda askeri operasyonlara varan Ukrayna-Rusya krizi neredeyse tüm dünyayı etkiliyor. Türkiye’nin de üye olduğu NATO Ukrayna tarafında yer alıyor. Avrupa ülkeleri ve ABD Rusya’ya karşı yaptırımlar uyguluyor ve Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı askeri operasyonları sonlandırması istiyorlar. Fakat Rusya’nın ve NATO’nun ilişkileri daha ciddi boyutlara ulaşabileceği düşünülüyor.

Türkiye ve Rusya-Ukrayna Krizi

Türkiye ise hem coğrafi konumundan dolayı hem de NATO üyeliğinden dolayı bu krizden en çok etkilenebilecek ülkelerden biri. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 28 Şubat’ta yaptığı açıklamasında “Ne Ukrayna’dan Ne Rusya’dan Vazgeçeriz” dedi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda ise Türkiye Rusya’yı kınama kararı tasarısına lehte oy verdi. 7 Mart 2022’de Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ise 10 Mart 2022 tarihinde Antalya’da Rusya ve Ukrayna Dışişleri Bakanları ile üçlü formatta toplantı yapılacağını duyurdu.

Rusya ve Türkiye’nin ticari ilişkileri

Bu süreçte Türkiye tarafsız kalmaya çalışsa da Türk kamuoyunda Türk-Rus ilişkilerinin kötüye gitmesinden endişe duyulduğunu gördük. Özellikle Türkiye ve Rusya ticaretinin kötüye gittiği taktirde Türkiye’nin çok ciddi sınamalarla karşı karşıya kalacağı söyleniyor. Biz de Doğrula olarak Türkiye ile Rusya’nın ticaretini ve birbirine bağımlılığını inceledik.

Türkiye’nin ticari ortağı Rusya

Türkiye’nin ve Rusya’nın çıkarları tarih boyunca bazen çakışırken bazen de paralel gitmiştir. Zamanla iki ülkenin de hem diplomatik hem de ticari gelişmiş ve Rusya Türkiye’nin önemli bir ticaret ortağı olmuştur. 2019 ve 2018 yıllarında Türkiye’nin en çok ithalat yaptığı ülke Rusya’ydı. 2020 yılında 17 milyar ABD doları ile Rusya Türkiye’nin en çok ithalat yaptığı üçüncü ülke olmuştur. 2021 yılında ise yaklaşık 29 milyar ABD doları ile Rusya ikinci sıraya yükseldi. İhracatta ise Rusya Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı 10. ülkedir.

İthal edilen ve ihraç edilen mallar

TÜİK’in Dış Ticaret istatistiklerine baktığımızda HS2 sınıflamasına göre Türkiye’nin Rusya’ya ihracatının neredeyse beşte birinin “Yenilen meyveler ve sert kabuklu meyvelerden” oluştuğunu görüyoruz. Bunu ise “Kazanlar, makinalar, mekanik cihazlar ve aletler, nükleer reaktörler, bunların aksam ve parçaları”, “Motorlu kara taşıtları, traktörler, bisikletler, motosikletler ve diğer kara taşıtları, bunların aksam, parça, aksesuarı”, “Elektrikli makina ve cihazlar, ses kaydetme-verme, televizyon görüntü-ses kaydetme-verme cihazları, aksam-parça-aksesuarı” ve “Plastikler ve mamuller” izliyor.  İthalatta ise Türkiye Rusya’dan aldığı ürünlerin neredeyse yarısını doğal gaz ve petrol oluşturuyor. Dolayısıyla Türkiye-Rusya ilişkilerinin kötüye gittiği takdirde bu ürünlerin ticaretinde sıkıntı yaşanabileceğini söylemek mümkün.

Türkiye’nin Rusya’ya bağımlılığı

2020 yılı verilerine göre Türkiye doğal gaz tüketiminin %99’dan fazlasını dışarıdan ithal ederek sağlıyor. Bu doğal gazın üçte biri sadece Rusya’dan, üçte biri Azerbaycan ve İran’dan ve diğer üçte biri de diğer ülkelerden alınıyor.  Petrolde ise toplam talebin %90’nından fazlası ithalat ile sağlanıyor. 2020 yılında en çok (%29,09 ile) Irak’tan ve (%21,18 ile) Rusya’dan petrol ithal edilir. Hem doğal gazda hem de petrolde Rusya diğer ülkelere göre çokça önce çıkıyor. Bundan hareketle Türkiye’nin Rusya’ya doğalgaz ve petrol konusunda bağımlı olduğunu söylemek mümkün. “Yenilen meyveler ve sert kabuklu meyvelerde” ise yine en çok ihraç edilen ülke Rusya, onu izleyen Almanya ve İtalya ise Rusya’nın üçte ikisi kadar bu üründen ihraç ediyor.

Türkiye’nin doğalgaz ithal ettiği ülkeler
Türkiye’nin petrol ithal ettiği ülkeler

Peki Rusya Türkiye’ye ne kadar bağımlı?

Türkiye ise Rusya’nın en çok ihraç yaptığı 5.ülke. Rusya’nın ihraç ettiği ürünlerin yarısını petrol ve doğal gaz türevi ürünler oluşturuyor. Bu ürünleri toplam ithalatında Türkiye %5 gibi bir orana sahip. Fakat Çin ve Belarus haricinde bu ürünleri ithal eden diğer ülkelerin neredeyse hepsi NATO ülkeleridir. Yani Rusya NATO ülkelerine doğalgaz ve petrol satışını durdurduğu taktirde ekonomisi ciddi derecede zarar görecektir. Ayrıca Rusya ithal ettiği tahılın ve sebzenin yaklaşık %16’sını Türkiye’den ithal ediyor.

Rusya'nın ihracat yaptığı ülkeler
Rusya’nın ihracat yaptığı ülkeler

Özetle

Bu ticaret verilerine baktığımızda Türkiye’nin Rusya’ya Rusya’nın Türkiye’ye olduğundan daha çok bağımlı olduğu görülüyor. Fakat Rusya’nın yaptırım uyguladığı taktirde tüm NATO üyelerine yaptırım uygulayacağını varsayarsak Rus ekonomisinin bu ihtimalde ciddi zarara uğrayacağını söyleyebiliriz.